Dün gün boyu liselerden gelen görüntüleri izledim. Milli Eğitim Bakanlığı tasarrufuyla başka okullara gönderilen öğretmenleri için eylemdeydiler. Derse girmediler. İzmir’deki bir liseden gelen görüntüyü özellikle ilginç buldum. Yüzünü görmediğimiz bir öğretmen gayet yumuşak tonla konuşup onları vazgeçirmeye, sınıfa sokmaya çalışıyordu ve çıt çıkmıyordu öğrencilerden. Hem de lise öğrencilerinden… Daha ürkütücü bir sessizlik olamaz.
Bu neyin sessizliği? Korkmayan bir sessizlik ama neyin sessizliği?
Liselileri gelecekleriyle korkutmaya çalışıyorlar. Liseliler gelecekten korkuyor zaten, mesele o.
Bu iktidarın herhangi bir meseleyi gereğince anlama kapasitesine sahip olduğunu sanmıyorum ama şunu taş olsa anlardı mesela: İktidarın elinin değdiği ve daha iyiye giden bir eğitim kurumu yok. Bunu öğrenciler de görüyor.
Peki iktidar ne görüyor? Bir liseyi içinde şu kadar öğrenci, şu kadar öğretmen olan bir bina gibi görüyor iktidar. Sadece bir bina. Öylesine bir kurum. Öğrencilerin duyguları yokmuş, öğretmenlerine bir bağlılıkları yokmuş gibi… O lisenin bir tarihi yokmuş, o liseden mezun olan ve orayla bağını koruyan hatta kendini bu bağ üzerinden tanımlayan insanlar yokmuş gibi…
Bir gelenek yokmuş gibi… Bir lise ya da bir üniversiteyi kendi perspektifi içinde anlamaktan aciz bir iktidar bu. Aynı iktidarın temsilcilerinin, mesela “bir gecede cahil kaldık” ya da “dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz” dedikleri zaman aslında ne kadar samimi olduğunu ya da olmadığını bu gelenekbilmezlikle de anlayabiliriz.
Hayır, “bizden önce buzdolabı yoktu” gibi laflar bu iktidarı daha iyi tanımlıyor. Bu laflarla hareket eden ve tarihi kendinden başlatmaya tevessül eden bir zihin, taşradaki en basit lisenin bile aslında ne olduğunu anlayamaz.
Gelecekle korkuttukları 16, 17 yaşındaki liseliler geçmişlerine sahip çıkıyorlar, onu bile anlamıyorlar.
