mağlup sayılır bu yolda galip

Red Kit hikâyelerinde katran ve tüye bulanıp kasabadan dehlenen şarlatanları andırıyordu. Ama yine de kendi yandaşlarını inandırabiliyordu. Her şeye rağmen. Seçim kaybetmesine rağmen…

Öyle görünüyor ki bu inanç bitti. Ara seçimlerle birlikte Trump’ın Amerikan sağ siyasetindeki ağırlığı epey azaldı. Halbuki daha birkaç gün önceye dek ‘Kralın Dönüşü’ konuşuluyordu. Trump’ın desteklediği adaylar -ki çoğunun ortak noktası Demokratların, 2022’yi çaldığını söylemekti- seçimleri silip süpürecek, kendisi de ABD’yi boydan boya kaplayan ‘Kırmızı Dalga’nın üzerinde yükselerek birkaç gün içinde 2024 için adaylığını açıklayacaktı.

Doğrusu ben de inanmıştım. ABD’de makul yorumlar yapan hemen herkes bu yönde konuşuyordu zira.

Herkes yanıldı. Büyük beklentilerinin çok azını karşılayabildikleri için ‘mağlup sayılır bu yolda galip’ gibi takılan Cumhuriyetçiler, şimdi Trump’ın etlerini didik didik etmekle meşgul. Bıçaklarını arkasında saklayanlar taarruza geçti; gömmüş olanlar gidip çıkardı. Demokratların yıllardır yapamadığını kendileri yapacak; Trump’ı tahtından alaşağı edecek. Belki.

Belki… Çünkü artık hiç kimse hiçbir konuda kesin konuşamıyor. Çünkü Trump hâlâ çok güçlü. Güç kaybediyor ama en güçlü Cumhuriyetçi’den de daha güçlü. Hâlâ. Tabanı var, medyası var, sosyal medyası var. (Amerikan sağı hakkında bir kitabı da olan Matthew Continetti’nin yazısı bir fikir verebilir: Hem Trump’ı devre dışı bırakma girişimleri hem de onun mevcut gücü hakkında.)

Ama şu var: Brezilya’da Bolsonaro’nun düşüşünde, ABD’de Trump’ın girmediği seçimi kaybetmesinde, kafası aynı yönde çalışan diğer popülist liderler için çok dersler var. Rakibinden korktuğun kadar yanında görünenden de korkacaksın.

En fenası kendi yandaşların tarafından tefe koyulmak. En kesin mağlubiyet öyle geliyor.

trump’ın amerikası, amerikanın dünyası

Le Monde, Trump’ın geri gönüş yolculuğunun başladığı bu ara seçimler için öyle güzel, öyle doğru bir fotoğraf kullanmış ki… Berger da onaylardı sanırım.

Trump’la seçmeni. Birisinin resmi ötekinin tişörtünde. Tam tersi de olabilir; Trump da seçmeninin tişörtünü giyebilir; etki değişmez.

Trump’la özdeş Amerikan rahatlığı, sakınımsızlığı, doğrudanlığı… Kameradan kaçmadan, kendini orta yere koyma cüreti. Kapıdan kovulunca bacadan girmenin değil, kovulduğu kapıyı kırarak girmenin arayışı. I’ll be back. Gerekirse evi yakacağım ama geri döneceğim.

Amerika’yla özdeş şapka, tişört, gözlük kombinasyonu. Gündelik rahatlık, gündelik yaşam. Gündelik seçimler. Her şey bugün için. Make Amerika Great Again (MAGA)… O da bugün için. Dünya bir gündür, o da bugündür.

Amerika’nın dünyası da bir gün… Ama o gün bugün mü?

sen neymişsin be wyoming!

İnanılır gibi değil, ABD eyaleti Wyoming’de her dört kişiden birinde silah var. Her dört kişiden biri. Red Kit’in Vahşi Batı zamanlarından beri hiçbir şey değişmemiş. Tamam, hiçliğin ortasında, tamam özsavunma şu bu ama silah da sahnede varsa patlıyor. Oransal olarak en çok silah kaynaklı ölümlerde de üçüncü sırada (Alttaki yatay istatistik; Hollandaca ama anlaşılıyor diye umuyorum).

Bu arada ABD’deki silah çılgınlığında Demokratların kazandığı eyaletlerde de ciddi silahlanma olduğunu görüyoruz. Acaba bunlar o bölgedeki Cumhuriyetçi seçmenler mi yoksa Demokratlar da bu konuda Cumhuriyetçilere yakın mı?

Son bir not: Hawaii hakikaten barış adasıymış. Yazık ki o da ABD’nin içinde.

Bu arada, şurası da Wyoming:

PS: Infografik Volkskrant Gazetesi’nden.

amerika büyük bir şaka sevgili frank ama ona ne kadar gülebiliriz?

El Pais’in manşetinde bir fotoğraf. Amerikan Ulusal Silah Derneği yıllık olağan toplantısını gerçekleştirmiş. Houston, Texas’ta. 19 çocuk ve iki yetişkinin kurban gittiği silahlı saldırıdan hemen sonra. Dünyanın en güçlü derneklerinden biri bu Ulusal Silah Derneği. 5 milyon üyesi var. Bu yılın konuşmacılarının arasında da eski başkan Trump’a yer vermişler. “Kötü insanların silahla başkalarına zarar vermemesi için iyi insanların silahlanması gerek” diye yumurtlayıvermiş yine bu sersem siyasetçi. İnanılmaz bir açı.

Bir de içler acısı New York Times manşeti… Eli silahlı, legal kolluk gücünün, içeriden gelen telefon mesajlarına rağmen dakikalarca müdahale etmediğini belgeliyor. Beklemiş polis.

Çok zor bir dünya bu. Daha kolay olabilirdi. Ama onu zorlaştıranlar teveccüh görüyor.

***

PS: Başlık, Enis Batur’un kitabının ismi.

medeniyetimiz eskidi mi?

Distopya ile modern yaşam arasındaki mesafe çok kısaldı. Hatta distopya ile ütopya arasındaki mesafe de çok kısaldı. 

İşte en yeni örneği: NASA, yeni Mars aracı Perseverance’ı kızıl gezene indirdiği gün, kar fırtınası ve soğuk dalgası yüzünden sistemin neredeyse tamamen çöktüğü Teksas eyaletindeki Amerikan vatandaşları temiz içme suyu elde etmek için tencerelerinde kar kaynatıyorlardı. Elektrik yok, su yok, ısınma yöntemi yok. İç yakan haberler geliyor. 

İçecek su için çareler aramak… Andy Weir’in romanı ‘Marslı’da Mars’ta bir başına kalmış astronot bunlarla uğraşıyordu. Mars’ta yaşamayı akla koymuşken, şimdi dünyada da aynı dertler var. Hep vardı ya, bu defa bunu hiç tecrübe etmemiş yerlerde de var.   

Yangınlar, tayfunlar, fırtınalar… Belli ki daha başındayız her şeyin. 

*

Okuma Önerisi: “Medeniyeti 20’nci yüzyıl iklimi üzerine kurduk; mevcut medeniyet, bu yeni yüzyılın değişen ikliminin sertliğini kaldıramaz” diyor uzmanlar Time’daki bu makalede.