bütün meselelerin anası

El Pais, İspanya’da gençlerin hızla sağa, en çok da aşırı sağa yöneldiğini gözlemiş ve bunu geniş bir dosya şeklinde haber yapmış. Gazete hem gençlerle konuşmuş hem de sebepleri derli toplu sıralamış. İyi de yapmış. İspanya’ya ve İspanya’daki hükümete yönelik şikâyetler dışında her yerde aynı mesele var. (Bu arada ‘aşırı sağcılaşan’, önce erkekler olmuş.)

Burada tabii bütün bu sebeplerle ‘sağa dönüş’ün şöyle tuhaf bir yanı da var: Aşırı sağ tepkiyi konsolide etse de bir çözüm üretmiyor. Türkiye özelinde de durum şu: Bizde zaten aşırı sağ hükümet var (isteyen yok diye kendini kandırabilir tabii) ve hiçbir çözüm üretmediği gibi, sorunun da kendisi zaten. Buna rağmen aşırı sağ neden bu kadar cazip? (Çok uzun tartışma ama bence cevap insanların başta sosyal medya yüzünden gerçekle bağlarını büyük ölçüde yitirmeleri).

El Pais’in sebepleri aşağıda:

Düzensiz göçün arttığı, entegrasyonun zayıf kaldığı ve suçun yükseldiği inancı.

‘Göçmenler daha çok yardım alıyor’ algısı ve kamusal kaynakların adaletsiz dağıtıldığı şikâyeti.

Konut krizi Düşük ücretler ve sınırlı kariyer fırsatları; iyi eğitim/özgeçmişe rağmen ekonomik güvencesizlik.

Eski düzeni sarsma ve iskemleyi tekmeleme arzusu.

Basit/sert çözüm vaatlerinin cazibesi.

Feminizm ve toplumsal cinsiyet politikalarına tepki (bazı genç erkek ve kadınlarda ‘aşırılık’ algısı).

Vergi yükü ve emeklilik sisteminin sürdürülebilirliğine dair kaygılar.

Sosyal medya etkisi (Gençlerin haber için büyük ölçüde sosyal medyaya dayanması; mesajların tekrar ile normalleşmesi).

Yerelde yaşam tarzı değişimleri (Özellikle küçük yerleşimlerde demografik dönüşüme ve “mahallenin değişmesine” duyarlılık).

*

Bütün bu sebeplerin arkasında tek bir sebep var aslında ve züccaciye dükkânına girmiş fil gibi her şeyi kırıp döküyor. Ve kocaman cüssesine rağmen ortalık yerde gizleniyor. O sebep de şu: Eşitsizlik, kaynakların her gün daha da adaletsiz dağıltılması. Bütün meselelerin anası bu. Her zaman da bu oldu ama bugün buna isyan edebilecek kitleler, nesilden nesile başka günah keçileriyle meşgul ediliyor.

ilkinde trajedi, ikincisinde fars

Trump yine sahnede. Dün gümrük duvarı örüyordu; bugün kaldırıyor ama Çin’e ördüğü duvarı yükseltiyor… Netanyahu ile oturup Gazze’yi boşaltmak gerektiğini, oraya Trump Tower dikmek gerektiğini söylüyor. Arada Erdoğan’ı övüyor, “severim” diyor. Sonra durmuyor, “Türkiye’den Rahip Brunson’u nasıl almıştık ama…” çekiyor; “severim” dediği Erdoğan’a aba altından sopa gösteriyor.

Her gün yeni bir macera…

Hegel, tarihte büyük olayların iki defa yaşandığını söyler. Marx ise, bu yoruma bir kat çıkar; “ilkinde trajedi olarak yaşanan, ikincide fars (güldürü) olarak yaşanır” der.

Marx, bunu Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i’nde söylemiştir. 1789’dan sonra olayların Napolyon Bonapart’ı tarih sahnesine sürmesi trajediydi; 1848 sonrasının ise Louis Bonaparte’ı çıkartması, onun da kendini imparator ilan etmesi güldürüydü diye yorumlar.

Haklı… Şimdi yine kendini imparator sanan, bu dafa seçimle gelip imparatorluk taslayan bir hükümdar var. Cahilliğin, kabalığın imparatoru… Şunu da der miydi acaba? 2016 Trump’ı trajediydi; 2024 ise fars…

İşin ilginci, bana tam tersi gibi geliyor… 2016’nın içi boştu, şimdi ise içi çılgınlıkla dolu. İşin bir başka yönü daha var. Bu adamı sevmek, sempati duymak çok zor tamam; peki ya bu adam tarafından sevilen biri olmak nasıl?

“Erdoğan’ı çok severim” sözlerinin muhatabı olmak; Gazze’de etnik temizliği emlakçılık faaliyeti gibi anlatan birinin sevgisine mazhar olmak utanç verici olmalı. Trajediyle fars bir arada.

geleceğin rotası

Son birkaç post’ta biraz girmeye çalıştım; bugünün dünyasını anlamak için bakmak gereken yerlerden biri, şirketlerin devletleşme ve bağımsızlaşma eğilimi. Apple, Google, Space X-Tesla, Microsoft gibi şirketler, mali potansiyelleri ve dünyadaki değişimi etkileme-tetikleme kapasiteleri ile “güç” olarak şu anda sadece belli başlı birkaç devletin altındalar. O birkaç devlete de bağımlı görünmüyorlar.

İşte iki taze örnek. Yukarıdaki, gazeteci Burak Kuru’nun Oksijen Gazetesi için hazırladığı günlük bültenden… Aşağıdaki ise Belçika gazetesi De Standaard’tan; gazete tam sayfa haberinde Starlink uyduları yüzünden Ukrayna ile Elon Musk’ın arasının bozulduğunu yazıyor. Kiev, Rus askerlerin cephede Musk’ın sahibi olduğu Starlink uydularından faydalandığını söylüyor. Musk da bu arada ABD’nin Ukrayna’ya daha fazla silah yardımı yapmaması gerektiğini anlatıyor. Tuhaf ve benzersiz bir güç düellosu.

Burak Kuru’nun notları daha da ilginç… OpenAI’nın sahibi Sam Altman, Birleşik Arap Emirlikleri’ni bir test sahası olarak gösteriyor. Google ise tüm Avrupa için eğitim planlıyor. İkisinde de esas özne şirketler; ülkeler, hatta kıtalar edilgen. Hatta tabii konumdalar…

Geleceğin rotası buralarda çiziliyor.

yeni dünyayı anlamak için anahtar – kimin ne kadar bitcoin’i var?

Kısayollar insana zaman kazandırmak için var. Dijital dünyada da gerçek dünyada da, iki dünyanın birleştiği yerlerde de…

Bugünün dünyasını anlamak için birkaç tane anahtar mevcut. Birkaç kısayol. İşte onlardan biri…

Dünyadaki tüm Bitcoin birikiminin yüzde 95’i, Bitcoin’e sahip yüzde 2’lik bir kesimin elinde. Bu iddia son birkaç yıl içinde, Economist ve Bloomberg gibi işi esasen ekonomiyle ilgilenmek olan önemli yayınlarda dile getirildi. Derin bir eşitsizlik.

Başka istatistikler de var. Örneğin Wall Street Journal tarafından dile getirilen: Bitcoin servetinin yüzde 27’si kullanıcıların yüzde 0,01’in elinde.

Ya da: Dünyadaki Bitcoin’lerin yüzde 40’ını sadece 1000 kişi kontrol ediyor (Business Insider). Bunun biraz daha değişik versiyonu: Bitcoin birikiminin yüzde 40’ı, yani yaklaşık 240 milyar dolarlık Bitcoin, 100 milyon hesabın 2500’ü tarafından yönetiliyor (The Telegraph).

Bu istatistiklere itiraz edenler var; Bitcoin’in iddia edildiğinin aksine, biraz daha dengeli dağıldığını yazıyorlar. Örneğin Köln’deki e-ticaret enstitüsü “bütün Bitcoinlerin yüzde 95’i değil, yüzde 71’i, yüzde 2’lik kesimin elinde” diyor. Bu bile aşırı bir oran. Çok aşırı. (Aynı enstitü, diğer istatistiklerin de hatalı olduğunu, dağılımın yavaş yavaş dengeye oturduğunu söylüyor; linkte bulabilirsiniz ama o denge noktası da aşırı.)

Neticede korkunç bir eşitsizlik var. Önümüzdeki yılları belirleme iddiasındaki bir birikimden söz ediyoruz. Geleceğin para birimi adaylarından birinden. Dengesizlik şimdiden derinleşmiş. Geleceğin dengesizliğinin yolu şimdiden döşenmiş.

İşte yeni dünyayı anlamak için bir anahtar…

Resim: Midjourney