
Hayat karışık, haber fazla. Haber, artık çoğumuzun gazete okumamasına rağmen fazla. Sayıca. Her yerden link fışkırıyor. Gazetesiyle televizyonuyla eski medya yıprandı ama YouTube var, podcastlar var, platformlar var, tek tabanca haberciler var, sosyal medya üzerinden haber geçenler var, bloglar var, yatırım kovalayanlar ve bahis yapanlar için tüyocular var, daha neler var… Bir gazetenin departmanları internet üzerine dağıldı ve sonsuzla çarpıldı sanki. Bizler de Borges’in sonsuz kütüphanesine, muazzam bir haber evrenine yayıldık.
Ama vaktimiz yok. Azaldı vaktimiz. İnternetin sonsuz hayhuyu, gündelik hayatınkine eklendi ve çoğu zaman gündelik hayattan da çalarak kendini dayattı. Uykudan, dostluklardan, aileden çalarak… Oysa halen 24 saatimiz var. O artmadı.

Vaktimiz yok, bu yeni dünyada ayakta kalmak istediğimiz için haber alma iştahımız da fazla; peki ne okuyacağız? Hangilerini? Üstelik ortada bunca yalan haber ve komplo teorisi gezerken, doğruyu yanlıştan ayırmak bunca zorlaşmışken, okuduğumuzdan, seyrettiğimizden nasıl emin olacağız?
Eski usul gazeteler, haber bültenleri temel olarak birer kürasyondu ve şimdi tekrarlamak komik belki ama vaatleri şuydu: Bugün bu haberler önemlidir, sizin vaktiniz ve imkânınız olmadığı için biz bu haberleri sizin için topladık; sizler için kontrol ettik doğruladık, önünüze getirdik.
Şimdi tüm bu fonksiyonlar bizim üstümüze kaldı. Haberi seçme, doğrulama, tüketme… Kim, hangisini hakkıyla yapabilir?
Bu yüzden rüzgârlar artık tersten esiyor. ‘Newsletter’lar yani bültenler bu yüzden güç kazanıyor. Bu güç öteden beri vardı ama artık makas değişiyor. Dışarıda, özellikle de Amerikan medyasında ‘newslettercılar’ epey rağbet görüyor. Bu işlerin piri Dave Pell, yıllardır neyi nereden ne zaman okumamız gerektiğini, kıyıyı köşeyi de tarayarak, güzel ve esprili diliyle bize aktarıyordu halihazırda. Ya da mesela New York Times’ın ücretsiz sunduğu günlük briefing’leri gazete kadar güzel. Daha onlarca, yüzlerce örnek var. Bizde de var. Serdar Kuzuloğlu örneğin yıllardır bunu yapıyor. Özgür Mumcu ve Eray Özer bir süredir yapıyor. Aposto var, onun bir dolu alt bülteni var. Dünyada olan Türkiye’de de var. Geri sayılmayız.
Değişen şu: Artık bu iş genel toplamalardan çıkıp temalara inmeye başladı. Teknolojisi, siyaseti, kültür sanatı… Eskinin köşe yazarlığı formatıyla birleşiyor. Görüşlerine güvendiğiniz kişiler, belirli alanları tarayıp, buradaki yeni gelişmeleri, haberleri, linkleri kendi yorumlarıyla sunuyor. Gazetelerin yaptığı kürasyonları bir kişi tek bir alan için kendi üstüne alıyor. Üç kişiyi takip etmek, üç tematik gazete okumak gibi (iyilerse tabii ki). ABD’de çok büyüyen newsletterlar toplaması Substack bunun ete kemiğe bürünmüş şekli. Burada okurlar bir süredir tek tek kişilere, gruplara -parasıyla- abone oluyor.
Ama ben en çok eski medyadan, Atlantic Magazine’in son hamlesini önemsiyorum. Derginin internet sitesi (ki epey eski olmasına rağmen son yıllarda özellikle öne çıktı bence) dokuz iddialı yazarla, dokuz tema üzerinden dokuz newsletter başlattı. Bazılarını doğrudan Substack’den aldılar. Hepsi de gerçekten iyi. Bu newsletter’lar şimdilik ücretsiz ama ileride sadece abonelerine sunacaklar.
Newsletterlar daha da büyüyecek. Çünkü dedim ya, haber çok vakit az. Kafalarımız da giderek karışıyor. O karışıklığı giderecek insanlara ihtiyaç var.
Gazetecilere ihtiyaç var diyeceğim esasında ama dilim varmıyor.
PS: İleride, ilgi çekici newsletter’ları burada da yazacağım.
PS: Fotoğraflarla da yakında kaybettiğimiz Jean-Paul Belmondo’yu ve bir süredir hayatın içinde göremediğimiz o güzel gazeteleri anmış olalım.

One thought on “yeni gazete: newsletter”