
Birkaç gündür Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs’ta bir müjde vereceği konuşuluyordu. Nihayet verdi. Külliye inşaatıymış. Oraya yakışan bir parlamento ve cumhurbaşkanlığı binası, bonus niyetine de bir millet bahçesi yapılacakmış.
Bu inşaat müjdesi aklıma Lefkoşa’da bir öğleden sonrayı düşürdü. Yıllar önce şehre gelmişken “şu cumhurbaşkanlığı da nerededir, göreyim”, demiştim. Yoldan geçen birine sordum. Tek bir cümleyle adresi verdi: Ziraat Bankası’nın karşısında!
Gittim baktım, Ziraat’in tam karşısında değildi, yakınındaydı ama hakikaten bir bankanın karşısında diyecek kadar da görkemsiz görünen bir binaydı. Bizdeki büyücek bir ilçe kaymakamlığı daha alımlı ve şatafatlıdır. Biliyorsunuz, son ve zoraki inşaat hamlemizle en ücra ilçelerimize bile birbirinin kopyası denilebilecek tarzda, Selçuklu usulü, görkemli hükümet binaları konduruldu. Sıra Lefkoşa’daymış.
Ne yalan söylemeli, bu iddiasızlığı tuhaf bulmuştum ama hoşuma da gitmişti. Ne var yani, hükümet de bir yerde insanın üstüne üstüne gelmeyiversin. Zaten Kıbrıslıların bu tür konularla ilişkisi bizimki gibi değildir; öyle çok kravatlı sayılmazlar. Eminim, Erdoğan’ın bu müjdesi onlara coşku da vermemiştir.
İnşaat çünkü bir tek bizim iktidarla ona yakın bir müteahhit çevresini heyecanlandırıyor. Geriye kalan AKP’lilerin bile betonla avunacak hali yok artık.