bu da bir yangın

Los Angeles günlerdir cayır cayır yanıyor.

“Yanmıyor” diyen var. “O kadar yanmıyor” diyen var. “Birileri yaktı” diyen var. “Kendileri yakıyorlar, hesapları başka” diyen var. “Allahın gazabı” diyen var. “Yansa da önemli değil, hepsi sigortalı” diyen var. “Neden bugüne kadar söndürmediler” diyen var. Daha neler var…

Hakikat zemini parça parça. İklim değişikliğini, insanın rolünü sorgulayan hep daha az. Hep bir komplo, hep birileri, hep perde arkası… Bir ülkenin durup dururken kendi kendini yakacağına inananlar var.

Esas önemli olan: Bu yukarıdakileri diyenler her gün gitgide çoğalıyor. Bu da bir yangın.

5 thoughts on “bu da bir yangın

  1. Dün bunu epey düşündüm, üstelik “Memlekette Tuhaf Zamanlar”ı da anarak…yazılıp çizilenleri, gösterilenleri izliyorum, bir yandan da bunların da etkisiyle endişeleri iyice alevlenen yakınlarımı sakinleştirmeye çalışıyorum. Buradayım, içindeyim her şeyin, ilk elden, gözden biliyorum. Dün düşündüğüm şey şuydu: “Tamam ben ailemi, beni dinleyecekleri, bana inanacakları sakinleştirebilirim, ben söylersem işin hakikatinin bu olduğuna inanırlar.” Ama başka kimi ikna edebilirim? Hakikatin orta yerinden, o hakikati dünyaya aktaran kişiye kim inanıyor artık? Hadi bana inanmasınlar ama örneğin, artık, bu çağda, bu kaosta, ben bir miktar kaos diyorum buna, örneğin bir gazetecinin rolü ne? 5N 1K’ların, kaynağı doğrulamaların, kaynağın da kaynağını doğrulamaların gerçekten önemi kaldı mı? “Inanmıyorum” diyorlar cünkü, inanmıyorlar ya da hızla inanmak istediklerine inanıyorlar. Bilgiye, gerçeğe erişim kanallarının bu denli çeşitlendiği, kolaylastığı bir zamanda, hiçbir şey örtülemiyor artık, gerçeğin milyon çarpık versiyonunun dolaşımda olması ve dünyayı domine etmesi, sisler içinde bırakması… En sonunda, en başından ne farkımız kaldı, bilmyorum. Bazen düşünüyorum, sadece gazeteciler kanalıyla dünyadan haberimizin olduğu eski zamanlarda belki gerçeğe daha yakındık, çünkü diyelim(abartıyorum sayıları) beş gazeteciden dördü yalancı olsun, özgür olmasın, ama bir kişi, bir gazeteci namusluydu değil mi, bilirdik, kendimiz görmüş, tanık olmuş gibi inanırdık, gözü gözümüzdü, kulağı kulağımızdı. Ne kaldı şimdi elimizde? Orta çağ, hakikaten AI süslü bir orta çağ.

    Selam&Sevgi,
    Peren

    Like

  2. Ah Peren, seni sormalı aslında. Dikkat etmemişim. Nasılsın, her şey yolunda mı? Siz oralara yakın mısınız?

    Gazetelerin, gazetecilerin rolü konusunda artık çok iyimser değilim. Bu konu artık çözülmeye yakın. Hakikati tercih edenler, etmeyenler ve o kadar da ya da her zaman tercih etmeyenler diye bir gruplaşma var neredeyse. Bir yerde duracak muhakkak. Hakikatin ekmek su gibi yaşamsal bir ihtiyaç olduğu kafalara dank ettiğinde… Gerçi belki o zaman bile durmayacak; deprem gibi yangın gibi birçok örnek gördük sonuçta.

    Like

    1. Çok teşekkür ederim, her şey yolunda. Biz güneydeyiz, epey uzağız yangın merkezlerine, safe zone gibi bir yer bizim bulunduğumuz Long Beach, öyle ki geçici yer arayanlar burdan airbnb tutuyorlar:) Kanyon ve tepelere sınırları olanlar, içinde yaşayanlar ve mesafesi az olan bölgelerde sıkıntı oldu. İlk ve en büyük yangının olduğu “Pasific Palisades” dışında da kontrol altında her şey. Hava kalitemiz çok düştü, ama o da toparladı. O kadar büyük bir şehir ki burası, mesela yangın Sarıyer tepelerinde, Kemerburgaz’da vs. çıktı ama biz Bostancı’dayız gibi bir örnek veriyorum hep. Bu bölgelerin kayıpları çok büyük ve üzücü ama geri kalan LA, klasik LA, işinde gücünde, koşusunda! Yoğun yardım kampanyaları var elbet. Bir harita bırakıyorum. Minik, kırmızıyla sınırları çizilmiş bölgeler yangın merkezleri. Beyaz bölgeler güvenli. Pembeye boyanmış yerler hava şartları ve Santa Ana rüzgarları yüzünden yangın potansiyeli taşıyor.

      “Hakikati o kadar da tercih etmeyenler”…muazzam bir ifade olmuş. Ben bir distopyaya doğru sürüklendiğimizi düşünüyorum, bu kadar derin ve çoğunluğun içine yerleştiği inkarla ve savruluşla, oyalanmayla…

      Like

Leave a reply to Peren Cancel reply