
Dile kolay, 30 bin… Hamas’ın 7 Ekim’deki terörist saldırısına cevaben Filistin’e savaş açan İsrail ordusu, çoğu kadın ve 30 bin kişiyi öldürdü. Bu dünkü Liberation’un manşetiydi… Gazze’de yemek kuyruğuna henüz saldırılmamıştı.

Dile kolay, 30 bin… Hamas’ın 7 Ekim’deki terörist saldırısına cevaben Filistin’e savaş açan İsrail ordusu, çoğu kadın ve 30 bin kişiyi öldürdü. Bu dünkü Liberation’un manşetiydi… Gazze’de yemek kuyruğuna henüz saldırılmamıştı.

Rus muhalif siyasetçi-iş insanı Aleksey Navalny’nin ölümü (ya da muhtemel katli) birkaç gündür Batı basınının birinci konusu. Bütün yayınlar içinde bu olaya dair benim gördüğüm en dramatik bakış Hollanda gazetesi Trouw’dan geldi. Çarpıcı bir kapak. Son bakış. Bir fotoğrafı ancak bu kadar etkili kullanabilirsiniz.

Yine muazzam etkide bir Donald Trump fotoğrafı… “Hele bir daha başa geçersem ABD’yi NATO’dan çıkartabilirim” dediği bugünlerde ve yeniden başa geçme ihtimali sahiden kuvvetliyken.
New York Times’dan Doug Mills, Brüksel’deki 2018’deki NATO Zirvesi’nde çekmiş. Bir insanın gölgesi bu kadar mı tanıdık olur? İkonik.

Son birkaç post’ta biraz girmeye çalıştım; bugünün dünyasını anlamak için bakmak gereken yerlerden biri, şirketlerin devletleşme ve bağımsızlaşma eğilimi. Apple, Google, Space X-Tesla, Microsoft gibi şirketler, mali potansiyelleri ve dünyadaki değişimi etkileme-tetikleme kapasiteleri ile “güç” olarak şu anda sadece belli başlı birkaç devletin altındalar. O birkaç devlete de bağımlı görünmüyorlar.
İşte iki taze örnek. Yukarıdaki, gazeteci Burak Kuru’nun Oksijen Gazetesi için hazırladığı günlük bültenden… Aşağıdaki ise Belçika gazetesi De Standaard’tan; gazete tam sayfa haberinde Starlink uyduları yüzünden Ukrayna ile Elon Musk’ın arasının bozulduğunu yazıyor. Kiev, Rus askerlerin cephede Musk’ın sahibi olduğu Starlink uydularından faydalandığını söylüyor. Musk da bu arada ABD’nin Ukrayna’ya daha fazla silah yardımı yapmaması gerektiğini anlatıyor. Tuhaf ve benzersiz bir güç düellosu.
Burak Kuru’nun notları daha da ilginç… OpenAI’nın sahibi Sam Altman, Birleşik Arap Emirlikleri’ni bir test sahası olarak gösteriyor. Google ise tüm Avrupa için eğitim planlıyor. İkisinde de esas özne şirketler; ülkeler, hatta kıtalar edilgen. Hatta tabii konumdalar…
Geleceğin rotası buralarda çiziliyor.


Kısayollar insana zaman kazandırmak için var. Dijital dünyada da gerçek dünyada da, iki dünyanın birleştiği yerlerde de…
Bugünün dünyasını anlamak için birkaç tane anahtar mevcut. Birkaç kısayol. İşte onlardan biri…
Dünyadaki tüm Bitcoin birikiminin yüzde 95’i, Bitcoin’e sahip yüzde 2’lik bir kesimin elinde. Bu iddia son birkaç yıl içinde, Economist ve Bloomberg gibi işi esasen ekonomiyle ilgilenmek olan önemli yayınlarda dile getirildi. Derin bir eşitsizlik.
Başka istatistikler de var. Örneğin Wall Street Journal tarafından dile getirilen: Bitcoin servetinin yüzde 27’si kullanıcıların yüzde 0,01’in elinde.
Ya da: Dünyadaki Bitcoin’lerin yüzde 40’ını sadece 1000 kişi kontrol ediyor (Business Insider). Bunun biraz daha değişik versiyonu: Bitcoin birikiminin yüzde 40’ı, yani yaklaşık 240 milyar dolarlık Bitcoin, 100 milyon hesabın 2500’ü tarafından yönetiliyor (The Telegraph).
Bu istatistiklere itiraz edenler var; Bitcoin’in iddia edildiğinin aksine, biraz daha dengeli dağıldığını yazıyorlar. Örneğin Köln’deki e-ticaret enstitüsü “bütün Bitcoinlerin yüzde 95’i değil, yüzde 71’i, yüzde 2’lik kesimin elinde” diyor. Bu bile aşırı bir oran. Çok aşırı. (Aynı enstitü, diğer istatistiklerin de hatalı olduğunu, dağılımın yavaş yavaş dengeye oturduğunu söylüyor; linkte bulabilirsiniz ama o denge noktası da aşırı.)
Neticede korkunç bir eşitsizlik var. Önümüzdeki yılları belirleme iddiasındaki bir birikimden söz ediyoruz. Geleceğin para birimi adaylarından birinden. Dengesizlik şimdiden derinleşmiş. Geleceğin dengesizliğinin yolu şimdiden döşenmiş.
İşte yeni dünyayı anlamak için bir anahtar…
Resim: Midjourney