
yeni hayat

Yeni normal kutuplaşma. Ama illa ideolojik bir kutuplaşma değil. Sosyal medyanın çarpan ve çoğaltan gücüyle, neredeyse her toplum her mesele üzerine kutuplaşabiliyor.
Yine de sağlık üstüne bir zıtlaşma beklemezdim. Ya da bu süratle beklemezdim.
Hollanda’da yaşanan ama süreç itibariyle bütün dünyayı ilgilendiren bir mesele var. Küresel bir kutuplaşmanın nüvesi…
Bugün Hollanda’da hükümetin hızla yayılan koronavirüse karşı son çare olarak yürürlüğe koyduğu gece sokağa çıkma yasağı üstüne büyük fırtına koptu. Virüsün medya ve hükümet tarafından abartıldığına inanan, komplocu düşünüşe yakın ve yatkın Virus Waarheid (Virüs Gerçeği) isimli bir grup meseleyi mahkemeye taşımıştı. Neticede mahkeme hükümetin bu yasağı yanlış bir usulle uyguladığına hükmetti ve yasağı iptal etti. Hükümet de karara itiraz etti ve mahkeme konuyu üç günlüğüne erteledi. Sokağa çıkma yasağına başından beri karşı çıkan aşırı sağcı ana muhalefet lideri Geert Wilders ve partilileri (ve birtakım başka muhalif partiler) şimdi kıyameti koparıyor; hükümetin yargıyı etkilediği kara bir gün yaşandı diyorlar.
Ama toplumun önemli bir kısmı da (herhalde yarıdan fazlasıdır) yasağın yanında. Bulaşma sayısı ve oranı da giderek düşüyor.
Şimdi ne olacak? Parklarda bahçelerde birbirine sarılma eylemleri düzenleyen komplo teorici bir grup virüsün etkisinden şüphe ettiği için, bugüne dek ciddi tesir göstermiş bir uygulama kalkacak mı? Toplumun sağlığından endişe eden kesimi, yaşlılar, hastalar, canlarının derdine düşenler ne olacak?
Peki ya mevzu kimin ne düşündüğü değil, hukukun üstünlüğü; hükümet otoriter eylemler için ortam peşinde diyenler korkularında haksız mı? Bunları komplocu ya da düz ırkçı insanlar söylediği zaman otomatikman yadsımalı mıyız?
Bir virüs dünyayı temelinden sarsıyor. Her gün yeni soru, her gün yeni sorun çıkartıyor. En temel sorun da kutuplaşma. Kılcal damarlarımıza dek sirayet eden kutuplaşma.
Oy vermeye son gittiğimizde, bir dahaki sandık böyle kurulacak deseler inanır mıydık?
Ama kuruldu. İşte korona testleri pozitif çıkanların da oy verebildiği Katalan seçimlerinde sandıkların hali. Başkanıyla müşahidiyle koruyucu elbiseleri kuşanmış Katalan halkının ferasetini kayda geçiriyorlar. Bunu da görmek varmış. Zamanlar hakikaten pek tuhaf.
Fotoğrafa dikkatli bakınca bir kişinin korunmaya ihtiyacı olmadığını göreceksiniz. Loş bir köşede durmuş herkese yukarıdan bakan Ramon Llull, yaklaşık 700 yıl evvel öldüğünden hazmat falan giymeden seçimlere dahil olabiliyor. Hem nasıl olmasın? Yazarlığı, filozofluğu bir yana mantıkçılığı ve matematikçiliğiyle bugünkü seçim sistemlerinin kurucularından Katalan Llull, hemşehrilerinin bu heyecanlı ve tantanalı seçimine müşahit olmayacak da hangisine olacak?
Hem ne biliyoruz; belki yüz yıllar sonra Llull’un heykeli yanında koruyucu elbiseler kuşanmış bir başka filozofun, bizim zamanlarımızdan bir filozofun heykeli de duracak.
Zihnimi bir şey daha kurcalıyor. Einstein’a atfedilen ama onun söylemediği bir laf var: “Üçüncü dünya savaşında hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama dördüncü dünya savaşı taşlar ve sopalarla yapılacak.” Biz de sandığı bugün bu şekilde gördüysek bir sonrakini acaba mağaraya mı kuracağız?
PS 1: Nefis fotoğraf Finnbar O’Reilly’e ait.
PS 2: Blogun ruhuna uygun olarak, Einstein’a atfedilen sözün izini Malumatfuruş sitesinin nasıl sürdüğünü de buraya not düşeyim.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, virüs uyarıları ilk başladığında, hâlâ herkesin elini sıkmakla övünüyordu.
Her zaman güçlü, korkusuz görünmek gerektiğini düşünen siyasetçiler var. Demeçlerle, fotoğraflarla yaşıyorlar. El sıkmak gibi absürt meselelerle ilkokul çağındaki çocuk gibi övünüyorlar.
İşte bu da son fotoğrafı. Geleceğe bu da kalacak.
Dünya, korona günlerinde gitgide tuhaflaştı. Her gün tuhaflıkta yeni bir eşik atlıyoruz.
Bir yeni eşik, Şubat başında yıllardır görmediği kadar kar yağışıyla karşılaşan Hollanda’da aşıldı.
Yağışlarla beraber hükümet, zaten epey sert olan mevcut korona düzenlemelerine bir yenisini ekledi:
“Kartopu hane halkı dışında kimseye atılamaz, aile arasında atılır.”
Bu düzenlemeyle çok dalga geçildi ama devletin bu mikro müdahale hamleleri de hayra alamet değil. Bir sınırlama refleksi geldi, yerleşiyor. Yerleşti mi zor gider.
İlgili bir haber burada; Hollandaca ama Google Translate ne güne duruyor.