Köy yanar deli taranır, derler… Liberation, Trump’ın getirdiği yeni gümrük tarifesi sonrası borsalar art arda çökerken “Trump golf oynuyordu” diye kapak yapmış.
Fransa’da aşırı sağın lideri ve bugünlerin aşırı sağının mucidi denebilecek Jean-Marie Le Pen öldü. Kademe kademe büyüttüğü ve onu cumhurbaşkanı olmanın kıyısına getiren Ulusal Cephe’nin kurucusu ve lideriydi. O Ulusal Cephe’den, bugün seçim olsa Fransa’nın başına geçebilecek Ulusal Birlik Partisi doğdu. Baba Le Pen’in hazzetmediği bu yeni partinin başında kavgalı olduğu kızı Marine Le Pen var… Bir gün iktidara yürürse, babasının kurduğu aşırı sağ hareketin tahtına oturacak olan Marine Le Pen.
Gazetecilik bu; herkes bu ölüm haberini kendi meşrebine göre verdi; en çok dikkat çeken ise Libération‘du. Le Pen’le ve Le Pen’ci fikirlerle yıllardır mücadele eden gazete, kapağında da manşet haberinde de, sembolizmin de yardımıyla, “aynılar aynı yerde” diyordu.
Önce kapaktaki “Maréchal, le voilà!” lafı… Fransa’da meşum bir şarkı var. “Maréchal, nous voilà!” [Mareşal, işte buradayız]. Bu , İkinci Dünya Savaşı’nda bir dönem Fransa’yı yöneten, Nazi işbirlikçisi Vichy Hükümeti’nin başındaki Mareşal Philippe Pétain’e bağlılık ve sadakat göstermek amacıyla yazılan bir marş… Libération, Le Pen’i Vichy’nin devamı gibi gördüğünden, Le Pen’i bu sözlerle uğurluyor. Mareşal, Le Pen işte burada…
İçerideki haberin başlığı da “Ekstremin Sonuna Yolculuk…” Bu da ırkçı bilinen Fransız yazar Louis-Ferdinand Céline‘in (1894–1961) meşhur… ‘Gecenin Sonuna Yolculuk’ kitabına bir gönderme. Böylece herkesi aynı sepete koyuyor Libération.
Bir de ilginç başyazısı var gazetenin… Le Pen ile yıllardır verdikleri mücadeleyi anlatıyorlar. Devam edeceklerini de söylüyorlar. Burası önemli. Zira, 2002’de Le Pen Fransa başkanlık seçimlerinde ilk defa ikinci tura kaldığında Libération‘un ‘Non’ (Hayır) diyen manşeti, Le Pen karşıtı gösterilerde elden ele dolaşmış ve aşırı sağcı liderin, merkez sağcı Jacques Chirac’a kaybetmesinde rol oynamıştı. Bu tarihi manşeti hatırlatan başyazıdan satırlar aşağıda:
” ‘Hayır.’ Jean-Marie Le Pen öldü ve doğal olarak akla gelen ilk kelime bu: ‘Hayır’. Bu, Libération ile onlarca yıl boyunca Fransız aşırı sağının yüzü olmuş kişi arasındaki uzun çatışmayı özetleyen ‘Hayır’. 22 Nisan 2002’de, bir aşırı sağ adayın ilk kez cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna kalmasından bir gün sonra gazetemizin manşetinde kocaman bir şekilde yer alan ‘Hayır’. Bu kapak, 1 Mayıs’taki büyük protesto sırasında binlerce kişi tarafından taşınmış ve Le Pen’in Élysée Sarayı’na giden yolunu kapatmaya katkı sağlamıştı. Bu manşet, gazetemizin tarihinde bir dönüm noktasıdır. Jean-Marie Le Pen’in temsil ettiği aşırı sağın iktidarı ele geçirmesine yönelik kararlı muhalefetimizin sembolüdür.
Bu, Jean-Marie Le Pen’in öncülüğündeki Ulusal Cephe’nin ve bugün kızı Marine Le Pen’in yönettiği Ulusal Birlik’in değerlerine tamamen karşı gazetecilik ve vatandaşlık duruşumuzun bir ifadesidir. Bu “hayır”, Cezayir’de işkencenin savunulmasına, Nazi suçlarının inkarına, antisemitizme, Ulusal Cephe’nin özü olan ırkçılığa, ulusal öncelik anlayışına, eşcinsellere yönelik nefrete, “AIDS’liler” gibi aşağılayıcı söylemlere, katolik köktendincilere boyun eğen Pétainci bir Fransa vizyonuna, ve o dönem “büyük ikame teorisi” [Grand Remplacement / Great Replacement] olarak adlandırılmayan göçmen karşıtı saplantıya karşı duruşumuzun bir simgesidir; ki bu liste eksiksiz olmaktan çok uzak bir liste.
Jean-Marie Le Pen öldü. Ancak mücadelemiz ne kadar sert olursa olsun, bir insanın ölümüne sevinmek değerlerimiz arasında yer almıyor. Bu ülkede aşırı sağın tarihindeki bir sayfa kapanırken, bu olayın cumhuriyetçi taahhütlerimizi hiçbir şekilde değiştirmediğini belirtmek herhalde gerekmez. Aşırı sağ, hiç olmadığı kadar güçlü.”
Dile kolay, 30 bin… Hamas’ın 7 Ekim’deki terörist saldırısına cevaben Filistin’e savaş açan İsrail ordusu, çoğu kadın ve 30 bin kişiyi öldürdü. Bu dünkü Liberation’un manşetiydi… Gazze’de yemek kuyruğuna henüz saldırılmamıştı.
Batı’da tarafsız bir yayıncı bulmak zor. Bu konuda en üste Fransa’nın Liberation’u yazılır bence. 7 Ekim saldırılarının sonrasında iki yayın…. İki tarafın trajedisi de kapak.
Gazetecilik son kertede “ne olduğunu” söylemektir. Tam şu anda ne oluyor?
Gazeteciliğe hava gibi su gibi ihtiyaç duyulan günler… Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaş, Rusya dışında her yerde haber. Fransız Libération gazetesinin isabetli ve maalesef trajik manşetleriyle tarihe düştüğü notlar herkesten ayrılıyor. Bu savaşı başlatanlar ve sürdüren bir gün bunlarla hatırlanacak.